22 Nisan 2015 Çarşamba

YALNIZLIKLAR

       
         
          
              Neresinden bakılırsa bakılsın,
                  Her cümlede bir çift göz vardır
           ve her noktada bir insan.
                    O insan ki, bakar bize ve ötemize;
          ve o insan ki, giyindiği zamanın gerisinden sorar
                  hep kaygılanır, duraksar ve sessizdir;
          ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
                   demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
           ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
                 kelimeleri de vardır sessizliğin
                duruşun kelimeleri vardır;
        bakışın, uzanışın,
    gülüşün...

 Ama yalnızlığın kelimeleri yoktur.
O, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir. 


Masa çırılçıplaksa bir sandalyeyi gösterir bize,
siyah beyazı, beyaz siyahı gösterir.
Uzatmıştır parmağını bir çocuk, uzakları;
uzaklarsa çocuğu gösterir.
Ottur taş dibinde salınır boyunca, rüzgarı;
ve rüzgardır çullanır üstüne
otu gösterir.
Adımlarınızın ürkekliğidir,
basacağınız yeri;
kuştur gökyüzünü,
gökyüzüdür kuşu gösterir.
Ne
neyi
neyle örterse örtsün,
her şeyin bir göstereni vardır.

Yalnızlığı gösterense, her şeydir.


Ölülerin dönüp dolaşıp bizde yaşamasıdır yalnızlık.

Her ölü ölümünü kanıtlar,
yani yaşadığını;
ve biz durup dinlenmeden ölümlere ekleniriz,
kurtuluş yoktur.
Yazılmamış kitaplardır ölüler
ve zamanın rafına kaldırılmış gümüşlerdir.
Onlar ki, bir yanlarını bırakırken bize,
bir yanımızı götürmüşlerdir.

Bu yüzden alışverişimiz hiç eksilmez onlarla;
uçsuz bucaksız bir çölde
ya da dağların ardındaki bir dağ başında
kendi kendimizle konuşuyorken bile
onlarla konuşuyoruzdur.
Dedikleridir dediklerimizin birazı,
birazı onlara diyeceklerimiz.

Hiç kuşkusuz, dünya ölülerle ağırdır;
ve yeryüzü onlarla kalabalık.

İçimizdeki suç kurdu kımıldadıkça onları anarız.
Çünkü, her diri ölüyü yağmalar
- ki biz de bulaşmışızdır o talana.
Ayakta kalma duygumuzu doyurmak için
bir atmaca olmuşuzdur
ölüye,
ay ışığında canlı canlı parlayan bir saltanat
kurmuşuzdur mermerden;
taşına yaldızlı harfler döşemişizdir ince ince,
ardından çiçek konvoyları yürümüştür
renkleri tekrarlayarak,
ardından gül şerbetleri, ilahiler,
sonra cennet yeşili hüzünlerin çekip çevirdiği törenler.
Üstelik, ölümü biraz daha gerçek kılmak için
gazetelere ilan vermişizdir.

(Çünkü, ölümler işitildiği an gerçekleşir
ve işitilen kadardır.)
Gene de her şey boşunadır;
biz öldürdükçe yaşar ölüler.
Upuzun gölgeleriyle (ölüm insanı biraz daha büyütür)
içimizde gezinirler;
kımıltılarımıza dokunurlar hatta,
bakışlarımıza bulaşırlar.

Ölülerin dönüp dönüp bizde yaşamasıdır yalnızlık.

                                                                       HASAN ALİ TOPTAŞ

2 yorum:

  1. çok etkileyici de mi. sevdiğin yazarlardan herhalde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için zirvede olan bir yazar. Tüm kitaplarını şiddetle tavsiye edebileceğim...

      Sil