5 Nisan 2016 Salı

Bilinmezliğin Mesafesi

Bilmiyorum... Bilemiyorum...
Yorgunum demek için bile o kadar çok yorgunum ki... Ben bile tahmin edemiyorum ne denli bıkıp usandığımı bir şeylerden. Ruhum da bilmiyor... Ruhumu siktir et en başta tek bir hücrem böyle bir derecelendirmeye dair tahmin bile üretemiyor. Her zaman dediğim: cümle mi desem yoksa kelime mi bilmiyorum ama; boşluktayım. Ana rahminden koparıldığım andan itibaren başladı bu boşlukta sallanma hissi. Üstelik sürekli sallanıyor olmak kadar mide bulandırıcı bir şey yok dünya üzerinde, belki var da henüz keşfetmemize izin verilmedi ya da keşfedecek kişi henüz doğmaya tenezzül etmedi... Bu yorgunluk rüyalarıma öylesine nüfuz ediyor ki; tüm kontrolü elimde olması için gecelerimi harcadığım, okunmadık kitap bırakmadığım zamanları elinin tersi ile kenara itip, yakama iki eli ile sarılıyor ve beni tahtımdan şiddetle yere fırlatıp yerine büyük bir zevkle kendisi geçiyor. Bedenimi ele geçirdiği yetmezmiş gibi... Ukalâ! Ben sanki o zaman sadece bulunduğumuz yerin zeminine şiddetle çarpmıyorum da yorgunluğun yakama bıraktığı tonlarca ağırlıkla beraber omuriliğim, kaburgalarım kırıla kırıla bir alt kata ve bir alt kata daha derken Dünya'nın çekirdeğine yaklaşıyorum. Çekirdeğin yaydığı ısıyla ne tacım kalıyor başımda ne de elimde destek aldığım asa... Meğerse rüyalarımın imparatoruyum diye övündüğüm şey bu taç ve asadan ibaretmiş. Peki ya şimdi kimdim ben? Kırılmamış kemiği kalmayan bir beden? Kendisi ile konuşan bir deli? Yakın olmayı istediği kişilerle rüyasında onlara veda etmek için buluşan bir kişi, yok yok bir şey...
    Rüyamda veda ederken; yorgunum biraz dinleneceğim diyorum sanki uzun vadeli bir yokluk gibi bir tavır takınıyorum bu cümleyi kurarken, öyle olmayacaksa bile büründüğüm durumdan dolayı olaylar uzun vadeli yokluğa, sonsuz bir yokluğa dönüşüyor. Bazen erkenden ölüyorum dilime gelenleri söyleyecek birini bulamadan bazen de konuşamıyor oluyorum, sadece; işaret parmağımı dudaklarımızın arasındaki mesafede ağır ağır gezdirdikten sonra son derin nefesimi vereceğime son derin gözyaşlarımı bırakıyorum vücudumdan. Üstelik bu rüyalardan sonra sabah uyandığımda gözlerim yeni ağlamışçasına nemli oluyor ve kaburgalarım inanılmaz bir ağrı içinde oluyor. Bilinmeyen yerlere seyahatler çekiyor içim; iki dudak arasında olan...

2 yorum: