28 Haziran 2019 Cuma

KOĞUŞ 23-A (Münteha Fanzin 2016)


                                         


     Yan odamda geldiği günden beri kendini derin dondurucu sanan  bir kadın var. Saçları ak, gözleri donuk, dişleri şeffaf. Bu kadının adını burada kimse bilmiyor, belki de kendisi bile bilmiyordur. Hastanenin emektarlarından duyduğuma göre normal bir evliliği ve hatta çocuğu varmış. Kendini yazmaya adamış bir kadınmış ama kocası ne kadar diretse de bir kez olsun yazdıklarını göstermemiş. Yıllar geçtikçe meraklı koca bir gün yazdığı defterlerden birini karıştırmış. Okuduğu şey sayfalarca  “Ruhum bir insan bedenine ait olmamalı.” cümlesiymiş. Bu kadın burada  günün 15 saati üzerine üç beden büyük kıyafetlerinin ceplerinde dondurulmuş yiyecek taşıyor. Bir de ceplerinde taşıdıklarını diğerlerine gösterip; bakın derin dondurucuyum işte, çeşit çeşit bakliyat, kurutulup şoklanmış sebze barındırıyorum içimde, diyor. Oradakiler de akşam üzerine kadar inanıyor. Neden sorusunun cevabını o kadar çok düşündüm ki ve şöyle bir kanıya vardım; çünkü yiyecekler çözünüp kıyafetlerini ıslatmaya başlıyor. Bu kadın her gece neden, hani derin dondurucuydun bak yiyeceklerin eriyor sorularına maruz kalıyor. Ama işin tuhaf yanı herkes aynı sahnelere ve aynı sorulara aynı cevapları almaktan bıkmıyor, geldikleri günden beri bu deli saçması oyunu oynuyor. Hepsi saat tam 12'de resetlenip, gün içerisinde yaptığı konuşmaları unutup ertesi güne ağız dolusu heyecanla tekrardan başlıyor. Ben kim miyim? Diğerleri gibi kendi kendine konuşan bir dilim yok. Ben suskunum ve fazla soğukkanlı olduğum için buradayım. Çevremdeki insanların “duygularını aldırmışsın sen” diye beni gereken yerlere şikayet edilmesi üzerine hal ve hareketlerim izlenmiş, belli kişiler tarafından onaylanmış ve bu yere yerleştirilmiştim. Dışarıdakileri bizden korudukları için bu akıl hastanesindeydik. Ki buraya akıl hastanesi denilmesi burada yaşamayan insanların daha deli olduğunu kanıtlamaz mı?
     Bir gün odamı şaşırıp Derin Dondurucu'nun  odasına girdim ve yatakta değil de yerde yiyecekleri etrafına sarmış -bazısını da sarmalamış- bir vaziyette gördüğümde neden binanın üç kat altındaki odada bulunduğunu anladım. Ben soğukkanlıyım, üşümez bahanesi ile zoraki yerleştirilmiştim. Ama o özel istek üzerine, onca oda varken bitişiğime yerleşmişti. Yerde yatıyor olduğunu gördükten sonra kafamdaki birçok soru işareti yok oldu; yerde yattığı için sürekli hastaydı ve bu yüzden motorum bozuk diyordu. Yukarı katlar sıcak olduğundan ve yiyecekler eridiğinden su sızdırıyorum diyor. Tanrım! Böylesine her şeyi detaylı düşünen bir varlığa nasıl olur da "deli" tanısı konur? Bu insanın yaşamı mı yoksa ölümü mü onun için bir ödül olur?

27.04.2016
23-A servisinden Derin Dondurucu, soğukkanlı tanısı koyduğumuz T.A tarafından 26 Nisan gecesi mutfakta bulunan derin dondurucunun kabloları sökülüp, vücuduna verilen aşırı elektrik sebebi ile hayatına son verildi.
Otopsi incelemesinde sırtına Soğukkanlı'nın el yazısı ile "artık fişini çekme zamanı" notu bulundu.

20 Nisan 2019 Cumartesi

DEPRESİF EPİZOT


bileniyorum bir sanrıyla,
dizlerine doğru uzanan ve eteğinden süzülen ırmağın
kirletilmiş sularında arınmak için
çırpınıyorum, yüzme nedir bilmeden.
içimin kuytusunda sönmeyen bir alaz durmadan körükleniyor
doğamıyorum yeniden,
ve tüketiliyorum, tüm haklarım sende saklıyken bile
yitiyorum.
son kullanım tarihimi geçiriyorlar, kasıtlı,
uyluklarımdan sarkıyorum yeryüzüne.
sana sunulan vaatlerden ve düşük bütçeli işlerden
kopar beni, hırpala
ben hor görülmeyi seviyorum artık.
sakın seveme beni, sorgula
ancak boynundan çenene uzanan sıcaklıkta tedavi et bu ruhumu
beni kutsa,
Meryem’in şalından devşirme bir şeyler fısılda kulağıma
ama duyama, sen et beni
ama eyleme.
ellerimi yarat bastığın topraktan
tutmayı düşünme lakin.
şu yaşımda olayım, kocamış olayım ama
emeklemeyi bilmeyeyim
açlığımda tek bir
meme kelimesi çıkamasın ağzımdan ki
doyumsuz bir çocuk olmuş olayım kucağında
ve mırıldandığın ninnilerle beraber
aforoz et beni taşıdığın bu kucaktan.
seni tanrı ile eş görmem dışlasın tüm toplumdan beni
soyutlanayım kendimden bile, tek bir kelime etme hakkı verilmesin ki
boğulayım canlı canlı, ellerin tarafından
günahlarımdan arındırmaya çalış beni
ihtiyacım olan bu.

Beni kurtar kasvetli hallerimden;

Depresyon:
ağır bir depresyonun intihar süsü verilmeye çalışılmış
olur olmadık yerlerinden kanıyorum
kelimeleri kazıdığım bedenime bakıyorum,
sen ise delirdiğimi düşünüyorsun
yalanlar uydurduğumu
yeni hastalık isimleri bulup bunu kendime yedirdiğimi,
inkar etsem de bunu sen diyorsun diye kabulleniyorum
ve bedenime kazıdığım kelimeler yok oluyor sözgelimi.
benliğimi kaybediyorum,
kim olduğumu hatırlayamıyorum çoğu kez
ruhum dirense bile
bol unutmalı senaryolar yaşıyorum.
vurgulu kelimelerin tınısını ezberleyebiliyorum sadece
dudakların birleştiği ya da
dilde titreyen harfleri barındırıyor
depresyon gibi.

Yitiklik:
güçlü olduğuma dair birçok kelime kuruyorum gün aşırı
işe yaramadığını bildiğim halde, doğumdan olgunluk evresine kadar
içime bu gücü yerleştirmeyi kabul etmeye çalışıyorum,
kuşkusuz.
varlığımı belirleyen kelimeleri peşi sıra söylüyorum
bedenimde yitmemek adına ama
yitiyorum
                  kurtar.

Kimlik Bunalımı:
  neyim ben
  kimim
 neciyim
  kimlerdenim

Varoluş:
bu dünyada sen var et beni
                     hiçbir ana doğurmaz çünkü böyle bir hatayı.