12 Ekim 2016 Çarşamba

Her Ses



Uzun süredir duygularımı bastırıp yazmadığımı fark ettim. Bir önceki cümlemi bitirene kadar bütün duygularım kumlu fırtına gibi vücudumun her yerini kesik kesik acıttı. Bazen her şey ters gider hayatta sonra ardı arkası kesilmez, olacak başka bir şey kalmadı denilir ama sonra hayat bıyık altından sinsice bir gülüş atıp daha nicelerini koyar önümüze. Bu yaşamımızın kaçınılmaz sonsuz döngüsüdür. Her yerde gülüşünün ardında hüzünler barındıran insanlar, aklı kadar gönlü de karışık nice depresif gençler... Sahi neydi gülmek? 

Her insanın kaderi farklı yazılmış deniyor ama hiç bunca insanın bir gün ortak yaşayacağı şeylerden bahsedilmiyor. Bir gün herkes birini kaybedip yokluğuna alışamayacak, bir gün herkes aynı kitabı okuyup aynı anda kahvesini bitirecek, her anne aynı anda çamaşır asacak. Babalar bir gün kafayı çekmiş bir şekilde eve gelip çocuklarını kendinden soğutup gözleri yaşlı uyumasını sağlayacak. Ve bir gün herkes saçlarını kesecek. Bu olaylar kimle aynı anda denk geldi diye asla bilemeyeceğiz tabii. Belki yaşlı biri ile denk gelecek yaptıklarımız ya da bir yumurcak... Yaptıklarımızın denk geldiği insanlardan ayrı ama onların görüntüsü üzerine felsefe yaparak senelerimizi geçireceğiz.

Sonra bir gün bazı şeyler farklı yerlerde,farklı şekilde hatırınıza düşecek; Duvarlar üzerinize üzerinize geldiğinde anlayacaksınız hayatınızda bazı şeylerin eksildiğini. Bir yazının sonuna gelip sizi tatmin etmediğinde çıldıracaksınız. Yemek yaparken uzaklara dalıp yanık kokusunu duyduğunuzda telaşlanacaksınız. Çocuğunuz sevdiği kişiyi size anlatırken maziye gidip onun yaşındaki heyecanınızın elinden tutacaksınız.Yağmura yakalandığınızda teninizde bıraktığı sıcaklık ile sevdiğinizin sıcaklığını karşılaştıracaksınız. Birinin gözyaşlarını parmak uçlarınız ile tedavi edeceksiniz...

Ben bugün gözleri ben gibi bakan biri ile denk geldim. Denk geldim gelmesine ama üzüntülerimi, deli dolu hislerimi bir başıma yaşadım. Tek ortak noktamız belirli zamanlarda planlı olarak birbirimize bakıyor olmamızdı. En iyi ezberlediğim yeriydi gözleri; olabildiğine yeşil ve göz bebeklerinin altında minik tatlı kahverengilikler. Ömrüm boyunca görüp görebileceğim ve hatta hayal edebileceğim tüm gözlerin zirvesinde durmuş bana bakıyordu. Bakıyordu... Dedim ya sadece bir zaman denk gelebileceğiz, sonra derin yaralar kalacak aklımızda. Ve hatta bir daha tesadüfen, milyonda bir kelimesini yenip denk geldiğinde eskisi gibi bakıyor olmayacak o gözler.

Ve sonra her dil aynı cümleyi söyleyecek; Ağzıma kadar tıka basa sana olan özlemimle geldim ama şimdi ceset kokusu yayılıyor içimden.