Yan odamda geldiği günden beri kendini derin
dondurucu sanan bir kadın var. Saçları
ak, gözleri donuk, dişleri şeffaf. Bu kadının adını burada kimse bilmiyor,
belki de kendisi bile bilmiyordur. Hastanenin emektarlarından duyduğuma göre
normal bir evliliği ve hatta çocuğu varmış. Kendini yazmaya adamış bir kadınmış
ama kocası ne kadar diretse de bir kez olsun yazdıklarını göstermemiş. Yıllar
geçtikçe meraklı koca bir gün yazdığı defterlerden birini karıştırmış. Okuduğu
şey sayfalarca “Ruhum bir insan bedenine
ait olmamalı.” cümlesiymiş. Bu kadın burada
günün 15 saati üzerine üç beden büyük kıyafetlerinin ceplerinde
dondurulmuş yiyecek taşıyor. Bir de ceplerinde taşıdıklarını diğerlerine
gösterip; bakın derin dondurucuyum işte, çeşit çeşit bakliyat, kurutulup
şoklanmış sebze barındırıyorum içimde, diyor. Oradakiler de akşam üzerine kadar
inanıyor. Neden sorusunun cevabını o kadar çok düşündüm ki ve şöyle bir kanıya
vardım; çünkü yiyecekler çözünüp kıyafetlerini ıslatmaya başlıyor. Bu kadın her
gece neden, hani derin dondurucuydun bak yiyeceklerin eriyor sorularına maruz
kalıyor. Ama işin tuhaf yanı herkes aynı sahnelere ve aynı sorulara aynı
cevapları almaktan bıkmıyor, geldikleri günden beri bu deli saçması oyunu
oynuyor. Hepsi saat tam 12'de resetlenip, gün içerisinde yaptığı konuşmaları
unutup ertesi güne ağız dolusu heyecanla tekrardan başlıyor. Ben kim miyim?
Diğerleri gibi kendi kendine konuşan bir dilim yok. Ben suskunum ve fazla soğukkanlı
olduğum için buradayım. Çevremdeki insanların “duygularını aldırmışsın sen”
diye beni gereken yerlere şikayet edilmesi üzerine hal ve hareketlerim
izlenmiş, belli kişiler tarafından onaylanmış ve bu yere yerleştirilmiştim.
Dışarıdakileri bizden korudukları için bu akıl hastanesindeydik. Ki buraya akıl
hastanesi denilmesi burada yaşamayan insanların daha deli olduğunu kanıtlamaz
mı?
Bir gün odamı
şaşırıp Derin Dondurucu'nun odasına girdim ve yatakta değil de yerde
yiyecekleri etrafına sarmış -bazısını da sarmalamış- bir vaziyette gördüğümde
neden binanın üç kat altındaki odada bulunduğunu anladım. Ben soğukkanlıyım,
üşümez bahanesi ile zoraki yerleştirilmiştim. Ama o özel istek üzerine, onca
oda varken bitişiğime yerleşmişti. Yerde yatıyor olduğunu gördükten sonra kafamdaki
birçok soru işareti yok oldu; yerde yattığı için sürekli hastaydı ve bu yüzden
motorum bozuk diyordu. Yukarı katlar sıcak olduğundan ve yiyecekler eridiğinden
su sızdırıyorum diyor. Tanrım! Böylesine her şeyi detaylı düşünen bir varlığa
nasıl olur da "deli" tanısı konur? Bu insanın yaşamı mı yoksa ölümü
mü onun için bir ödül olur?
27.04.2016
23-A servisinden Derin
Dondurucu, soğukkanlı tanısı koyduğumuz T.A tarafından 26 Nisan gecesi mutfakta
bulunan derin dondurucunun kabloları sökülüp, vücuduna verilen aşırı elektrik
sebebi ile hayatına son verildi.
Otopsi incelemesinde
sırtına Soğukkanlı'nın el yazısı ile "artık fişini çekme zamanı" notu
bulundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder