25 Nisan 2015 Cumartesi

Veda'nın Yankı'sı

...
      Habersiz, plansız bir kaç ufak eşya alıp kafalarının estikleri yere doğru arabayı sürmeye başladılar. 
Veda arabanın sağ tarafına geçti. Pencerenin yarısı açık ayaklarını da arabanın içinde uzattı, rüzgarın pencereden saçlarına ulaşıpta sırma saçlarını uçuşturması en sevdiği şeydi çünkü. Yankı da arabayı sürerken etrafın keyfini çıkarmak için fazla süratli gitmiyordu. Fazlasıyla sessizlerdi. İçlerinde tuhaf bir mutluluk anlam veremedikleri bir sezgi vardı. Yankı biraz gerçekçi biriydi. Veda ise fazla hayalperest. İkisi de bu huylarından vazgeçmiyordu. Aslında bu yolculuk Veda'nın işine yaramıştı bir nebze. Yankı'ya kendi hayallerinden biraz aşılar diye düşünüyordu.
 Gittikleri yer pek belirli değildi. Bir bakıma boşa sürüyorlardı. Yaklaşık 1 saat kadar boş yolda boşa ilerledikten sonra. Arabanın gürültülü sesi ikisini de rahatsız etti. 
- Kafam şişti duralım artık dedi Veda. 
Yankı başıyla onayladıktan sonra ayağını gaz pedalından çekip yavaş yavaş frene bastı. Sonunda durdular.. 
- Ne de çok ses çıkarıyor bu hurda yığını.
Arabadan ilk inen Veda oldu ardından da Yankı. Ellerini gözüne siper ederek uçsuz bucaksız buğday tarlasına baktılar. Güneş tam tepede, kavuruyordu ortalığı. Yaklaşık 2-3 dakika bu uçsuz bucaksızlığa, tozlu dağlara baktılar. Ufak bir çocuk gibi hafif sıçrayıp gülümsedi Veda, Yankıya yönelerek; 
- Madem buraya geldik,bir şey bizi buraya getirdi ozaman bir şey deneyeceğiz..
-  Saçmalama ! Issız bir yerdeyiz başımıza bir şey gelir bin arabaya geri döneceğiz.
- Yaa lütfen sadece 5 dakika..
Bileğinde sarılı olan fuları büyük bir sevinçle çözdü ve Yankı'nın gözlerine bağladı sıkıca.Yankı her şeyden bir haber sesini çıkarmadı. Sessiz durdular bir müddet. Çünkü Veda kafasında bir senaryo kurma çabasındaydı.
- Eee ne olacak şimdi? dedi Yankı.
- Şimdi az önce gördüğün tarlayı getir gözünün önüne ama bu koskoca tarlanın ortasında ufak derme çatma bir evi düşün etrafında da bir kaç büyük ağaç olsun gölgeleri olsun kocaman. Evin yolu da şuan bulunduğumuz yere kadar uzansın çakıllı bir yol olsun ama.. Evin içinde de bir karı koca ve biri kız diğeri erkek 5-6 yaşlarında çocuk olsun..
- Ya şimdi neden böyle bir şey düşüneyim ne saçma.
- Beni mi kırıcaksın Yankı hadi lütfen düşün dediklerimi.
- Tamam tamam. Devam et sonra?
- Sonrasını sen getireceksin işte anlat bakalım neler oluyor o evde.
- Ya böyle saçma şey mi olur nereden bileyim ben ne oluyor.
- Yankı sadece düşün ve aklına ne geliyorsa söyle işte çok basit.
- Bir deneyelim bakalım.
Evin içinde herkeste bir sessizlik var. Kadına yılların yorgunluğu çökmüş. Çocuklar desen garibim çocukluk nedir bilmiyorlar. Babaları fazla sert, vurdumduymaz, bir kendini düşünüyor sadece. Kadın çok yorulmuş bundan. Her ufak hatasında okkalı bir tokat yemekten takati kalmamış hiçbir şeye. Çok kez kaçıp kurtulmayı denemiş ama nereye kaçacak bu tarlada? Her seferinde kocası yakalamış saçından sürükleye sürükleye eve getirmiş. En çokta yavrucaklar üzülüyormuş bu duruma. Anneleri sonunda bir yol bulmuş. Her zamanki gibi kadın ev işleriyle uğraşırken adam da dışarıda kapının önündeki ağacın gölgesinde püfür püfür sigara içiyormuş art arda. Kadın da elinde yıkadığı çamaşırları doldurmuş bir leğene. Çamaşırların arasına da mutfaktan aldığı bıçağı saklamış. Gözü pek, korkusu yok kadının bıçaklayacak kocasını tam sırtından. Kurtulacak bu koskoca dertten. Kadın dışarı çıkıyor. Leğeni de yere bırakıyor ama bıçağı üstündeki çiçekli fistanın koluna yerleştiriyor. Başlıyor uygun anı beklemeye..Kocası ayağa kalktığında kadın hızla dönüp bıçağı tam saplayacakken adam o narin bileklerinden tutup; Ne yapıyorsun lan sen? deyip okkalı bir tokat geçiriyor kadına. Kadın bir kaç adım öteye savruluyor haliyle. Adam sinirden kıpkırmızı oluyor, küfürler etmeye sinirden ağzı köpürmeye başlıyor. Bunla mı kurtulacaksın benden deyip elindeki bıçağı gösteriyor yerde boylu boyunca yatıp ağlayan kadına. Kadın tek hamlede ayağa fırlayıp hafif tökezleyerek koşmaya başlıyor. Bizim bulunduğumuz yere doğru koşuyor diyor Yankı ve devam ediyor. Adam da arkasından koşuyor kadının küfürler edip bıçağı sallayarak. Kadın var gücüyle koşuyor, elbisesinin etekleri uçuşarak.. Adam iyice yaklaşıyor kadına, kadın ağlıyor. Ve Yankı'yı geçiyor kadın. Adam da tam o sırada kadının sırtına saplayıveriyor bıçağı. Kadın kaskatı kalıyor.
- Bitti işte bu kadar Veda. Gerisi yok kadın öldü hikaye bitti.
- Veda ! Sana diyorum çöz artık şu gözümdeki şeyi. Bitti anlatacağım şey.
- Vedaaa !
- ... .
Yankı oflayıp gözündeki bandı kendisi çözüyor.Gözlerini kısıyor güneş gözünün içine giriyor diye. Bu kısık gözlerle arkasını dönüp Veda ya bakıp kızacakken. Veda'nın gözleri fal taşı gibi açılmış kaskatı bir şekilde dururken görüyor. İki kişiyi de arabalarına binip hızla gaza basarken.. Sessizce bıçaklamıştı bu şerefsizler Veda'yı. Neler olduğunu anlayamıyorken Veda yere düşüyor. Yankı hızla Vedaya doğru koştuğunda sırtına saplanmış bıçağı görüyor. Gücünün yettiği kadar bağırıyor. Yardım istiyor. Ama kim duyacak onu bu ıssız yerde. Kim duyacak..
Keşke diyor keşke her şey hayal olsaydı. Gerçek olmasaydı.. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor, kafasını Veda 'nın sırma saçlarına gömüyor. Ağlıyor Yankı. Keşke bir kere de hayal olsaydı her şey diyor. Ama çok iyi biliyor her şeyin gerçek olduğunu. Ciğerleri yırtılacak gibi ''Veda'' diye bağırıyor. Ve bu tarlanın bu tozlu dağların her bir yerinde yankılanıyor bu ses. Sonrasında her şey acı bir sessizliğe bürünüyor. Sessiz.. Çok daha sessiz oluyor her yer..

3 yorum:

  1. Merhaba... Blogunu yeni keşfettim. Önce ellerine sağlık. İkincisi de, acilen izleyici gadget'ı eklemeni öneriyorum :) Böylece takip edebilmemiz çok daha kolay olur...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.. Dediğinizi hemen uyguluyorum :)

      Sil
  2. vay be ne öykü yo. amerikan yol filmlerine benziyor. çok iyi düşünmüşsün yaaa :)

    YanıtlaSil